insan güzelim orijinal filmi şu hale getirmeye utanır. kahrolsun amerika.

Şu 100 dakikadan aldığım hazzı -janrı aynı olduğu için söylüyorum- herhangi bir belgeselden almam imkansız.
Chris Marker, "şeylere" marksist diyalektik bakış açısıyla bakıp o şeyler hakkındaki rastgele düşüncelerini hiç de rastgele olmayan görüntüleri art arda getirerek söylüyor. Yalnız, bu düşüncelerini söylettiği sesin seyirciye otorite sağlamak isteyen bir sesten ziyade umarsız ve melankolik bir tavıra sahip olması beni sihre getirirken, bir belgeselden de en büyük farkını ortaya koyuyor. "Hayır, bu bir belgesel değil, hayır o asker mutluluktan değil; gururu incindiği için…