Bunu söylediğim için çok üzgünüm ama Zeki Demirkubuz doğallığını kaybetmiş artık.

Çocuk daha henüz çocukken kollarını sallayarak yürürdü.
Derenin ırmak olmasını isterdi, ırmağın sel,
bir su birikintisinin de deniz olmasını.
Çocuk henüz çocukken çocuk olduğunu bilmezdi.
Her şey yaşam doluydu ve tüm yaşam birdi.
Çocuk henüz çocukken hiçbir şey hakkında fikri yoktu.
Alışkanlıkları yoktu
Bağdaş kurup otururdu, sonra koşmaya başlardı.
Saçının bir tutamı hiç yatmazdı
ve fotoğraf çektirirken poz vermezdi…
Çocuk henüz çocukken şu sorulara sıra gelmişti.
Neden ben benim de sen değilim,
Neden buradayım da orada değilim.
Zaman ne zaman…
Alex’in bitmek bilmez büyümeyen çocuksuluğu, gözü kapkara inatçılığı ve Michele’in onun zihnini açmaya çalışması. “Ben sana denizi, ufuk çizgisini göstermeye çalışıyorum, sen hala ayaklarına bakıyorsun.” İlerleyen görme bozukluğuna rağmen Michele “benim için her şeyi büyük ölçülerde yapman gerekiyor, küçük gülümsersen göremem, kocaman gülmen gerekiyor.” Aşık olmak canının fena halde yanması ve inatla peşinden koşmak, delicesine kıskanmak mı? Eğer aşk buysa eğer aşk uyuyamamaksa ve eğer o uyurken kendini yalnız hissetmekse eğer Carax’a teşekkürler.