4v291o
Ortalama bir romcom yaz dizisi senaryosunun iyi yönetmenle çekilip sanat camiasına kakalanma işi diye yorumladım. Oscarlık olduğunu düşünmüyorum, mikey madinson soyundu kız kendini beter etti Oscar verelim denmiş gibi. Okey güzel oynadı da yani bu kadar abartılacak ne vardı. Biraz bilindik ünlüleri koysan gişe filmine döner. Demi Moore hakkın yendi ne diyeyim. Pek relate edemedim hikayeyle, yer yer komik ve akıcı olduğu için beğendim. Seyir zevki de güzeldi.
]]>Gayet keyifli, yüksek ve kendinden tutan bi filmdi. Of bi de duygusal boşluğunuza denk gelirse fena ağlatır. Her karakterin bi sıkıntısı var belli. O baba masasındaki gerilimi ben burdan hissettim ve yoruldum, rabbim herkese huzurlu sakin baba modu versin.
]]>thank you Beyonce
]]>tuhaf ve rahatsız edici
]]>izlediğim en dandik şeydi snrm ama romcom olduğu için 2
]]>Seyir keyfi çok yüksek, insanı içine çeken ve asla sıkmayan bir filmdi. Kendine yarattığı farklı büyülü dünya adeta bir görsel şölendi. Gişe filmi temposunda bir sanat filmi gibiydi. Cinsiyet rollerine tersine çeviren bir anlatımı seyircinin gözüne sokmadan yaptığına inandığım bir iş. Kadın karakterin cinselliği sadece haz için sürdürdüğü, erkek karakterlerin ona hizmet ettiği, duygusallıktan uzak kendi hedeflerine ilerlediği çizgisi ve öte yandan erkek karakterlerin duygulu şekilde ona bağlanması ve izlemesi bknz. Duncan karakterinin genelevin önünde Bella diye kendi paralaması ancak Bella'nın para ve birlikteliğe ihtiyacım var ama sana ihtiyacım yok diyip yol vermesi. Oyunculuklar da enfesti. Emma Stone karakterin gelişimini çok yumuşak aşamalarla yaşatıyordu. Gün gün gelişimine şahitliği seyirciye geçirdi. Rahatsız edici olmayan düzeyde yaşattı duyguları. Abartısız ve ikna ediciydi.
]]>Watched on Tuesday February 13, 2024.
]]>Anadolu Kartalları 👍🏼👍🏼👏🏻 Harikaydınız
]]>romantik komedi bağımlısıyım maalesef. gülümseten, rahatladan güvenli bi alan benim için. tabi ki bu filmi de cok sevdim. nasıl daha önce izlemem 🥺
]]>Gerizekali basiretsiz erkolar anca ruyalarinda boyle hayat yasarlar 🤩🤩🤩 karisinin basarisini, cabasini ve kendi basiretsizligini kaldiramayip pes eden bi adamin hakli sonu. filmde mantigima yatmayan seyler oldu ama seyir keyfi ve yarattigi gorsel dunya hosuma gitti. her gun mubi filmi de olmuyo.
]]>Watched on Sunday February 12, 2023.
]]>Bana çok dokunmadı oysa ki çok büyük umutlarla izledim. Oyunculuklar, görüntüler çok güzeldi ama beklediğim etkiyi bırakmadı.
]]>Bu kadar geç izlediğimi üzüldüm. Klasik filmlerden biri, müthiş bir gerilim ve psikoloji içeriyordu. Senaryoyu basitleştiren tek kısım Lily olan ilişkiydi. Adeta bütün film Kuğu Gölü balesiydi. Nina hep beyaz giyerken Lily hep siyah giyiyor ve onun yerine geçmeye çalışıyordu. Çok klasik bir sembolleştirme gibi hissettirdi ama yine de güzel bir filmdi tabi ki.
]]>Renk paleti, yönetmenliği, oyunculuğu ile zorlamadan çok sağlam bi görsel dil oluşturduğuna inanıyorum. Süresi yerinde, senaryosu kafayı bozdurur cinsten. Kim kimin aklından olaya bakıyor, örümcekler ne alaka derken seyir keyfi yüksek, dikkati filmden dağıtmayan keyifli bir iş.
]]>İnsan diyor ki kardeşim 13 senede bunu mu yaptınız yani. Görsel efektleri bi noktada çok bilgisayar oyunu gibiydi. Senaryo gereksiz uzamış ve ayrıca çok da içi doldurulmamıştı. Kafa dağıtmalık keyifli bir seyirdi ama ilk filmden sonra beklentiyi de karşılamadı ya.
]]>Oyuncu kadrosu mükemmeldi ama baya harcanılmış. Senaryosu çok zayıftı ve izleyici biraz aptal gibi davranıyordu. Dekoru, kostümleri çok başarılıydı ama beklediğimi çok da bulamadım.
]]>"ispat edememen doğru olmadığı anlamına gelmez" hayatımda çok yaşadığım bir şey, hislerim ve görünenlerden eminim ama ispat edemem. keyifli filmdi.
]]>Savaş psikolojisi, bireysel bunalımlar, aile içi dramları, partner ilişkileri gibi bir çok popüler konuyu tek senaryoda seyir keyfi güzel bir şekilde kaliteli oyuncularla sunan bir yapım. Süresi de gayet izlenesi, karakterlerin hepsinin yerine düşünüyorsunuz ve anlıyorsunuz. Sam'in yapmak istemediği bir kötülüğüm yapması ve yıllardır en iyi kahraman rolünü üstlendiği ailesinde birden işlerin tersine dönüp kardeşinin iyi adam olmasını hazmedememesi çok üzücüydü. Tobey Maguire özellikle polisle karşı karşıya kaldığı sahnede inanılmaz bir performans sergilemiş onu da söylemeden geçemeyeceğim.
]]>Senaryo, oyunculuklar falan iyi ama 2,5 saatlik bi olayı yok. Temposu çok düşüktü bence.
]]>Çok iyi filmdi. Bir filmin en iyi noktalarından biri en manyak ve sapkın karakterin bile motivasyonunu siz inandırarak gerekli empatiyi yaratması bence. Lou karakterinin hiçbir hareketini sorgulamıyorsunuz çünkü neyi neden yaptığı gayet açık, kendine tutkuyla tutunacağı bi meslek alanı arayan ve bunun için gayretle, soğukkanlılıkla çalışan biri. Yanındaki elemanını gözünü kırpmadan harcadığında bile anlayabiliyorsunuz. Karakterin kendine ve işine yüklediği önemi komik bulmadan ciddiye aldım ki Lou karakterinden ben bile korktum ekran başında. Sonunda şirketi satın aldığı CEO falan olduğu bir noktadan ele almamaları da iyi olmuş o zaman çok klişe olurdu. Ayrıca Jake Gyllenhaal muazzam oynamış gerçekten.
]]>Bilgisayar ekranında devam etmesinin empatiyi düşürdüğünü ve filme kendini kaptıramadığını söyleyen yorumlar gördüm ama bence tam askine olayı gerçek hayatta takip ediyormuşum gibi bir hava hissettim. Gayet başarılı bir filmdi. Şimdi gidip kendi babama sarılıcam duygulandım.
]]>Kavga sahnesinde hissedilen şu detayı çok sevdim, söylediğiniz sözlerin basitliği ile karşı tarafa hissettirecekleri arasında doğru bir orantı yok. Babasına benzemiş olmanın korkunçluğu ile karısının her sabah ölmüş olmasını dilemesi arasında sanki muhteşem bi fark var gibi görünse de ikisi için bıraktığı yara aynı. Biriyle konuşurken daima bunu kollamak gerekiyor, ben ne niyetle söyledim değil karşı tarafta nasıl bir iz bırakacak. Herkesin hayat çizgisi çok farklı o hayata yara açan şeyler de tabi.
]]>Gişe filmi tadında popüler oyuncularla süslenmiş ergen erkek rüyası gibi bir filmdi. Film 3 saatlik bir süre için yine de hızlı akıyor, eğlenceli bir havası var. Filmin boşluğundan şikayet edenleri de gördüm, duygusal bir derinlik olmamasından da zaten adamı yansıtan şey buydu madde bağımlısı, tek varlığı para olan biri. Naomi'nin boşanmak istemesine de niye şaşırdı anlamadım parayla gelen parayla gider zaten. Eski karısını aldatırken düşünseydi ve adamın doyumsuzluğu beni benden aldı bu konuda. Naomi karın hala her gece başka alemde, yani bünyeye erkek nefreti yüklendi durduk yere. Filmde kadınların obje olması da ayrı bi konu. Günün sonunda iş dünyası özeti ruhsuz adamlar, stresli ve maskelenmiş iş dünyası. ( He is me yazan yorumlar aynen knk he is you ya aynen. Sen de wall street dünyasında iş kurup batırdın wow çok zeki ve kurnazsın aynen)
]]>Beni rahatsız eden türden bir dehşet içeriyordu ama görsel rahatsızlıktan ziyada monoton iş yaşamanın, en başarılı ve en iyi görünen olmak için kendi inceliklerini unutmuş bir insanın delirmesiydi bence. Zaman kaybı diyemem ama bünyede bir huzursuzluk bırakıyor.
]]>Telefona bakasım gelmiyor ve yüksek empati kuruyorsam 5/5 filmdir diyorum benim için. Empatiyle nefret ettim Ivan Locke'dan ama neyse. İşine, evine, karısına, çocuklarına tek gecede bu kadar ihanet etmesi inanılmazdı. Karısından hala anlayış bekleme yüzsüzlüğünde bulunması , bu kadar zor durumdayım ama hala her şey yolunda gitsin diye çabalıyorum tavrıyla kendini lütuf gibi göstermesi ama her şeyin içine eden kendisi olduğu için zaten düzeltmeliydi :) Günün sonunda o araba yolculuğunda yan koltukta oturup tüm yolu beraber gitmişiz ve tüm aramaları dinlemişim gibi hissettim. Filmin tiyatrodaki üç birlik kuralına benzer şekilde kurduğu birlik hoşuma gitti. Tom Hardy ise tek kişilik dev kadroydu adeta ama telefondaki isimlerin de doğallığı oyuncuların iyi seçimler olmasından ötürü çok başarılıydı. Olivia Colman, Tom Holland, Andrew Scott gibi isimler de sahneleri büyük oranda destekliyordu bence.
]]>Seyirciye de aynı hafıza oyunlarını yapacak kurguda bir film. Bir yönetmenin çıkış filmi için de gayet güzeldi.
]]>Filmin zaman kurgusu hikayenin akışının daha heyecanlı ve kafa karıştırıcı olmasını sağlamış. Filmin etkisine gelirsek ise yanlış bağlarla yanlış şeylere bağlanan insanların değişim hikayesi. İyileşmek, iyi hissetmek, kendini zorla değiştirmek için bir şeylere bilinçsizce kendini adamanın getirdiği güçlüğü görüyor insan. Ve en sonda 21 gram, bedenden ayrılan ruh. Ben inanıyorum ki bu dünyada ruhun ağırlığını tartabilecek hiçbir ölçü yok. Bir ruha sahip olmanın sırtına bindirdiği yük o ruhu hissettikçe ağırlaşıyor sanki. Güzel filmdi, hayli etkiledi ve iz bıraktı.
]]>Her Tarantino filminde düşündüğüm şey şu, beni galiba kan tutuyor
]]>Filmin bana anlattıklarından önce izlerken beni üzen yanı sevgilisinin davranışları oldu. En başta Lou çok kolay bırakıp gidebildi ve Ruben'ın kalbini kırarak gitti. Böyle bir durumda sevdiğim insanı asla bu kadar kolay bırakamazdım. Ruben'ı sürece alıştırıp, onu ikna edip ve bir plan yapıp gitmeliydi böylece belirsizlik de onu üzmemiş olurdu.Üstelik sonunda uzun süre sonra sevdiği insanı görmüş birinin heyecanı ve mutluluğu da yoktu. Ne zamandır iletişim kurmamışsın hiç mi merak etmiyorsun ne geldi bu adamın başına bırakıp gidince 😡. Diğer yandan sağır insanların topluluğuna bakarsak orası da içinde bulunduğu durumu tamamen kabul etmiş ve umudu bırakıp olduğu haliyle yaşamaya çalışan insanlarla dolu. Hayatın bize sunduğu zorluğu kabullenmek mi daha zor yoksa değiştirmek için çabalak mı bilmiyorum ama oradaki insanlar da çok "başa gelen çekilir" modundaydı bilemiyorum. Bu kadar izole ve kendi içinde benzer ihtiyaçlara sahip insanlarla bir bütün olma çabası ne kadar sağlıklı. Son olarak da film karakterle bağ kurmaya çok müsaitti. Çekim açıları, ses oyunlarıyla empati duygunuzu arttırıyor. Happening filmindeki gibi karakterin yaşadıklarını nötr bir pencereden çok rahat hissettim.
]]>Kanımı donduran çabasız dram filmi. Sade anlatım dili, oyunculuklarıyla çok beğendiğim bir yapım oldu. Orta Doğu'nun bitmeyen dertleri, kötülükleri, çirkinlikleri. Yine empati duygunuzla size acı çektirecek türtendi. Mubi'ye alınmasını beklediğim bir yapım belki eskiden vardır. Popüler Arrival ve Dune filmlerinin yönetmeni Denis Villeneuve imzası taşıması da hoştu. Kendisini yakın takibe alacağım.
]]>Ay bu neydi böyle. Son sahneyi kutu açılmadan önce hikayeye hizmet etmemesine rağmen karısına bu kadar yer verilmesinden bir işler döneceğini anlamıştım. Fazla bir dramatiklik katsa da çok vurucu bitti. 5/5 derdim ama beni rahatsiz eden tek şey her şeyi şipşak halletmeleri. FBI kayıtları geliyor hop adamı direkt çözüyorlar bi iki üç ev gezin öyle anlayın durumu ne bileyim.
]]>Beni "arkadaş" ile tanıştırdığı için minnettarım bu yapıma. Yaşadıkları daha doğrusu yaşayamadıkları ile çöktü ruhuma hüznü büsbütün. Her şaire,yazara bir bütün olarak bakar kendini sanatıyla anlatan sanatçılara hayran kalırım. Arkadaşın şiirleri de hayatını dinledikçe açıldı, anlamlandı benim için. Anlatıcıların dışlayıp ötekileştirdiğini kabul ettiği anlarda gözlerimin dolduğu gördüm, oysa ne zararı dokunmuş ki. Kendini arkadan yavaşça yürümeye iteleyen duyguların ağırlığını ben hissettim. Her şiirinde sevdiğim satırlar yakalarken buldum kendimi. Kalemi bu kadar kibar ve kendi kadar ince olur bir insanın. Başka bir gerçeklikte doğsaydı kim bilir neler başarırdı demeden edemiyor insan. Gencecik yaşında anlatıcının dediği gibi kedi yavrusu mu bu insan, öylece bir başına bir sokakta bulunsun. Yüreğimde derinden hissettiğim hüznünün anısına bir kaç dizesini bırakıyorum buraya.
"üzme kendini bu kadar
sana umudu öğretemeyenlerin suçu mu var
bak yeryüzü ne kadar geniş
ne kadar dar
Dur
akıtma gönlüm yaşını
gözünden öpecek bir yer bırak"
.
.
"Gece
bir tabut gibi çöker omuzlarıma
bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar
hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi"
.
.
"güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seveceksiniz
(zeki müreni seviniz)"
..
şahsen zeki müreni de severim arkadaşı da sevdim
Yorum yazmak istediğim ama filmin karışıklığının zihnime yansıdığı anlardayız. Wes Anderson filmlerinin sahip olduğu çizgileri çok keskin görebileceğimiz bir filmdi. Kendine has gösteri boyutları, simetrik kareler, renk kullanımı, oyuncu davranışlarıyla ilk bakışta Anderson filmi deriz. Ekstra olarak kendisinden beklemeyeceğim kadar siyah beyaz sahne kullanarak beni şaşırttı. Film üç hikayeye sahip, bir dergi sahibinin ölümüyle çıkan sayıya gidene kadar dergi yazarlarının hikayelerini dinliyoruz. Filmin problemi bence şuydu, kesinlikle inanılmaz bir görsel tatmin yaratıyor ama sanki bu görsel şölen hikayeyi desteklemek için oluşturulmamış da Wes Anderson "hayalimde şöyle kareler var bu kareleri çekmem için hikayeler uyduralım" demiş gibi. Bu yüzden senaryo kopuk ve altı boş bir izlenim verdi bana. Karakter ve hikayeyle bağ kurarken zorlandım. Hayalindeki sahneleri kullanabilmek için de bir şeyleri çok zorlamış gibi geliyor. Takip etmekte zorlandım ve bir yerden sonra görsel karmaşıklık beni yordu, siyah beyaz sahnelerle bunu biraz olsa yumuşatmış olsa da görsel olarak çok fazla bileşen aynı anda kullanıldığı için seyirciyi yoran bir izlenim deneyimi yaratıyor. İnanılmaz güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip ama kemik oyuncu kadrosuyla da bir bıkkınlık yaratıyor. Adrien Brody, Edward Norton, Tony Revolori full paket Anderson filmlerine dahil geliyor. Eminim herkes ilk Anderson filmini izlediğinde yarattığı sanatla inanılmaz etkilenip o heyecanla başka filmlerini de izlemeye başlıyor ve sonrasında hep aynı şeyleri izlediğini hissediyor. Elbette çıkmış ve çıkacak filmlerini yine izleyeceğim ama artık seyirciyi şaşırtacak değişikliklere de gitmesi gerektiğine inanıyorum. Yine de filmin her karesi ayrı bir sanat eseri niteliğindeydi.
]]>Çok büyük umutlarla izlemeye başladım belki doğru modda değildim, belki genel olarak bana hitap etmiyor ama neden övüldüğünü çok da anlamadığım bana çok etki bırakmayan bi film oldu. Belki de hiçbir aldatma hikayesini benimseyemememden ötürüdür.
]]>ölümü hisseder gibi onca macera, kayboluş ve kendi kabuğunda kendini bulmak için çırpınışın ardından günlüğüne "happiness is only real when shared" yazması ile gözyaşlarımı tutamamıştım. çok üzücü bir bitiş hikayesi. cesaret mi yoksa aptallık mıydı tüm yaptıkları diye düşünür dururum. günün sonunda bana mutluluğumu paylaşacak insanlar aratan filmdir.
]]>Aşkı en saf, en temiz haliyle ve duru bi dille anlatıyor. Kitabını da okudum ama filmin etkisi çok daha başka bir boyutta. Kitap boyunca da jest ve mimiklerin daha önde olduğunu hissediyordum ne kadar gözümde bir şeyler canlansa dahi Keira Knightley ve Matthew Macfadyen oyunculuğu ile hikaye başka bir boyut kazanıyor. Arada açar Mr. Darcy'nin aşkını itiraf edişini ve heyecanını izler, kitapta altını çizdiğim detaylarda kaybolurum.
]]>Altın portakal seyircisinin bayıldığı kadar var. Yüksek empati uyandırmasıyla bir günümü mahveden film. İzlerken tüm acıları, çıkmazları ruhumda hissettim. Çekim açısı, başrolün ensesinde bitmemizle görsel olarak da tüm o sancılı süreç desteklenmiş.
]]>Sinema dünyasında çok büyük beklentiler yaratılan bir filmdi ama nedense (belki de büyüttüğüm beklentilerim sebep) beni o kadar da etkileyen bir film olmadı. Elbette ruha dokunuyor ama film sonunda kendimi çok etkisinde bulamadım.
]]>İnsanı delirtecek bir iş bu. Her sahnenin incelikle çizildiğini bilmek, Vincent'ın hikayesini onun fırçasından onun eserlerinden izlemek gibi pahabiçilmez bir deneyim bence.
]]>Peri masalı gibi iki filmden sonra ilişkilere, kadın-erkek bakışına dair çok daha gerçekci birden bakıyordu. Sevginin de, evliliklerin de kusuru vardır. Film kendi repliğiyle kendini özetliyor zaten "But if you want true love, then this is it. This is real life. It's not perfect but it is real"
]]>Bana günler boyu Julie Delpy sesinden A Waltz For a Night dinleten film. Son sahnesiyle beni kalbimden vurur.
"Baby you are gonna miss that plane"
"I know"
:')
Kendimi bulduğum, her repliğini yürekten hissettiğim üçlemenin ilk filmi. Görünürde bir romantik film diyip geçilebilir, klişeler görülebilir bunlar doğal ancak repliklerin inceliği ile büyülenmemek imkansız. Üçlemenin ilk filmi tıpkı bir ilişkinin ilk anları gibi en romantik, en büyüleyici haliyle karşımıza çıkıyor film serisi ilerledikçe gerçeklik ve hüzün kazanıyor. İlk filme gelirsek insanı böylesi güzel bir ruh ve sevgiye tanışabilmek adına bir tren bileti almaya itiyor. Beni en vuran replik ise "ama hayatta yaptığımız her şey biraz daha sevilmek için değil mi?" olmuştu. Evet biraz öyleydi veya daha fazla öyle. Ayrıca yeni insanlarla tanışmanın, yeniden bir hikaye yazmanın çabasına yazılan replik "Biriyle çıkmaya başlarken kendimi bir ordunun generali gibi hissederim hep. Yapacağım taktik ve manevralara karar veririm. Zayıf noktalarını, onu inciten ya da baştan çıkaran şeyleri öğrenirim. Korkunç bir şey." çok haklı bulmuşumdur evet, korkunç bir şey.
]]>Çok doğal akışında seyreden bir hayatın içine kamerayla bakılmış gibi. Aşkın ve sevginin iyileştirici gücü mü deriz. Çok klasiklerden biri.
]]>En öncelikle beni etkileyen sinematografisi ve renk paleti oldu. Onun dışında müziklerini izlediğimden beri arada açar açar dinlerim. Olayların akışı, absürtlüğü ve iki küçük genç aşığın tatlı hikayesi.
]]>Okulun sinema festivalinde izleme fırsatı yakalım, yeni gelişen arkadaşlık ortamında gözlemlediklerimden midir bilmem bana çok anlamlı geldi. İnsanların kabul edilmek, sevilmek ve dahası için kendini değiştirmeye çabalaması çok kırıcı ve olası bir durumdur. Bu yükün altında kimse ezilip sonunda bıkmaz umarım. Filmin siyah beyaz olması yönündeki göndermeyi tatlı buldum.
]]>İzlediğim en etkileyici filmlerden biri. Çizgi roman yazarı ve yönetmen Dash Shaw ve eşi tarafından hazırlanan bir film, filmin animasyonları bu arka plandan ötürü gayet özgün ve estetik kaliteye sahip. İnsanlar ve mitolojik canlıların bir arada olduğu bir dünyada geçen film farklılıklarımız, bu farklılıkların kabullenişi üzerine gidiyor esasında klasik konular diyebiliriz ama benim hikayeyi sıradanlığının dışına çıkardığını inandığım nokta günümüzde de göreceğimiz dayatılan normaliteye göre "farklı" dediğimiz insanlara, konulara (her neyse) destek olmaya çalışırken bazen onlara ne kadar zarar verebileceğimiz. Filmde tüm o mitolojik, "farklı" canlıları korumaya çabalarken verdikleri zarar, kimi zaman yaptıkları prim aslında günümüz sosyal medyasının bir örneği gibi geldi. Film bunu geçmiş zamandan yansıtıyor ( 2017 yapımı ancak verilen detaylardan bunu anlayacaksınız ). Bu davranış biçiminin insan var olduğundan beri var olduğunu düşünülerek açılış sahnesinde insanların dünyaya ilk geldiği döneme Adem ile Havva'ya referans olduğuna inanıyorum, bana tamamen bunu çağrıştırdı ancak filmin sonunda yapılan yönetmen söyleşisinde ( dinlemenizi tavsiye ederim ) ya da internette buna dair bir bilgiye rastlamadım. Günün sonunda kesinlikle izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Filmi en güzel haliyle başrol karakteri seslendiren Lake Bell anlatıyor "( filmi izlerken) insana hem çok yakın gelen hem de bir o kadar rahatsız edici çok şey vardı. bir şekilde insanda yankılanıyor ve bir duyguya dönüşüyor".
]]>...plus 9 more. View the full list on Letterboxd.
]]>...plus 15 more. View the full list on Letterboxd.
]]>