gizem sert’s review published on Letterboxd:
ah canım payal,
kilometrelerce öteden nasıl duyarsın derdimizi her seferinde.. durup ince şeyleri anlamaya nasıl vakit bulursun anlamam! bir gün öte geçelerden sanki ıslık çalıyormuşuz da, sen de ona yanıt veriyormuşsun gibi!
bu payal'ın izlediğim ve izler izlemez göğsümü sıkıştıran, sinemayı neden sevdiğimi bir kez daha fark ettiren ikinci filmi. zaten nedense ilk filminin devamı, hiçbir şey bilmediğimiz gecelerdeki kapalı kapıların ardı gibi bu film. sesiyle sözüyle, ışıkları ve karanlıklarıyla, kanıyla, teriyle, gözyaşıyla, tozuyla, pisliğiyle, temizliğiyle, kaosuyla, sakinliğiyle, kalabalığıyla, yalnızlığıyla, büyüsüyle, hayaliyle, gerçeğiyle, sadece sinemayla hediye edebileceği o nefesiyle, kurtululuşuyla hayran bıraktı beni kendine.
yaslarımız, yitiklerimiz, sevdiklerimiz, sevdiremediklerimiz, birbirimiz.. uzaklarda bir köy evine giren türkülerimiz, neşemiz, aydınlık hayallerimiz... hepsini çok iyi bilişini, hepsiyle derdin oluşunu, dertlerimizle ve dert oluşlarıyla da derdinin oluşunu unutamayacağım. prabha, anu, parvaty, ablam, kız kardeşim, annem... biraz önce kalplerimiz kırıktı ve bir gün bu şehirlerin bunu unutturmasına izin vermeyeceğimiz aydınlıklarda denkleşeceğiz sizinle. bu koca kentlerin tam ortasında hem de.