I'm just messing around

Bazen birini sevmek, onun geçmişindeki canavarlarla savaşmayı göze almak değil… onunla birlikte kendi karanlığınla yüzleşmeye cesaret etmektir.Scott Pilgrim vs. the World, neon ışıklar ve arcade seslerinin altında büyüyen bir kalbin hikayesi.Ramona’nın saç renginden çok, içindeki huzursuzluklar değişiyor aslında.Ve Scott? Belki de en büyük savaşı, kendine ‘iyi biri’ olduğunu ispatlamaya çalışmak.Bu film bir aşk hikayesi değil sadece kendini bulma savaşı.Ve bazen en zor düşman, aynadaki yansımandır...
O kadar tatlı güzel bir filmdi ki Edward a kocaman sarılasım geldi. İnsanlar arasında ucube gibi görünse de tertemiz bir kalbi olduğunu gönülden hissettim. Gerçek sevgi bazen kelimelerin çok ötesinde bir davranışta ya da bir bakışta gizli.Sevdiği şeylerin heykellerini yapıp herkesten uzak bir yerde hayal dünyasında yaşaması ve orayı kapkaranlık korkutucu bir yer olsa da kendi güzellikleriyle renk katması çok tatlıydı.Kim çok tatlı bir kızdı Edward ile olan minik anları ve onu anlaması çok hoştu belki sonu daha farklı bitebilirdi…