4v291o

Allahım John Woo olağanüstü muhteşem bir yönetmen ya.

Mission Brezilya dizisi Impossible. 

Serinin evet en kötü ama benim en eğlendiğim filmi. Kahkahalarla izledim yine. Harika ya.

Her gelen sahne bir önceki sahneden daha cringe. Arabayla giderken aniden gelen gitar müziği, flamenko dansçısının kalçasından bakışmalar, devamlı maske değiştirmeler, olağanüstü slow motionlar… MÜKEMMEL BİR FİLM TAM BİR PARTİ FİLMİ!

Tom Cruise’un bu filmi izledikçe geçirdiği şoku düşünüyorum harika. Brezilya dizisi izlemeyi özlemişim. 

Ve evet, bana Tom Cruise’un filmde kullandığı aleti getir.

Watched on Friday May 23, 2025.

Cronenberg’in sanırım şimdiye kadar gördüğüm izlediğim en ama en kişisel filmi olabilir. Tüm alegorilerini kendisine ait şekilde yerleştirmiş. Cronenberg’in son 10 yıllık sürecinde hayatına dahil olsaydım muhtemelen daha çok severdim. Yani onu tanıyan insanlar bu filmle bambaşka bir bağ kuracaktır Ama biz fanilere fazla mesafeli duruyor.

Yası anlatmanın farklı yollarından birini kendi stiliyle tercih etmiş büyük usta. Oldukça ilgi çekici başlayıp giderek daha da kapatıyor film kendisini. Yavaş yavaş bağ kurmanız zorlaşıyor. Tercih meselesi tabi.

Herkes kadar olumsuz düşünmüyorun filme dair. Ama tüm olumsuz yorumlara hak veriyorum.

Watched on Monday May 19, 2025.

Kan.
Ter.
Gözyaşı.

Watched on Wednesday May 14, 2025.

Watched on Sunday May 11, 2025.

Ayak fetişi nelere kadir

Unutmaya başlıyorum seni. Ürperiyorum da bunca sevgiyi unuttuğumu düşündükçe.

Senin de gözlerinden başlayacak unutulmak. Onun gibi aynı.

Beni yok ediyorsun. Bana iyi geliyorsun.

Luca guadagnino’yu keşke bu kadar sevmeseydim.
Ben sana hayranım e insan evladı. Bir insan kamerasıyla nasıl tenimi yakabilir her filmiyle
Luca guadagninonun köpeğiyim

sığ

Watched on Saturday May 3, 2025.

Dipnot; filmde 2 tane after credit sahnesi mevcut. İlk after credit keyifli ve güldüğüm bir after credit, ikincisi de sanırım Doomsday filminde genel yapının tansiyonunu anlamamızı sağlayacak bir after credit.

Sonunda aldığı puanları ve yorumları hak eden bir Marvel filmi.

Ulan Marvel, madem böyle filmler yapabiliyorsun. Bize o The Marvels'ı Love and Thunder'ı, o garabet Kaptan Amerika Cesur Yeni Dünya'yı falan niye izlettin? NİYE?! Taş gibi film çekmişsiniz ne güzel. Umarım şu film güzel bir gişe görür de biz de tonun buraya doğru evrilişini görmüş oluruz.

Marvel filmlerindeki önemsiz görülen, sevilmeyen karakterleri bir araya getiren Thunderbolts, bu düşünceleri karakterlerinin antiliğinden gram taviz vermeden alaşağı ediyor. Yolları hepsinin düştüğü bir tongayla kesişen karakterlerimiz, bu düştükleri tongada Bob ile tanışıyorlar. Ve Bob'un sırlarını teker teker keşfediyorlar.

Thunderbolts; umulmadık biçimde sizi yalnızlığın, depresyonun ve travmaların ortasında bırakıyor. Başta depresyon olmak üzere bu tarz duygular insanı giderek içine çeker. Kurtulmak istersiniz ama acı çekmek alışkanlık da yapmış olur. O depresyondan çıkmak istemezsiniz, daha da gömülmek istersiniz. Yelena'nın da dediği gibi; "Karanlık çekici gelebilir." Neredeyse tüm karakterlerimiz, hatta ummadık karakterlerimiz bile bu acıyla, pişmanlıklarla baş etmeye çalışıyor. Hayatları boyunca öldürdükleri insan sayısı, yaktıkları canlar, mahvettikleri hayatlar... Hepsi bunun farkında. Ve filmin en güzel yanlarından biri de bizden bu karakterlere sempati duymamızı istemiyor. Ama bazılarının artık bardaktaki son damla olduğunu iyi hissettirip onların travmalarını anlamamızı sağlıyor.

Üstelik film "bunlar da böyle karakterler işte ya kafadan sorunlu zavallılar alın kullanın" şeklinde yapmıyor. Tüm neticeyi ve tüm temayı tamamiyle bu travmalar üzerine kuruyor. Öyleki filmin ilk yarısı oldukça lezzetli bir aksiyonla geçerken ikinci yarı giderek sizi hastalıklı ve hasarlı zihinlerin içine hapsediyor.

Yalnızlık ağır bir kavram. İnsanın beyni susmuyor, özgüveniniz zedeleniyor ve giderek kendinizi boşlukta hissetmeye başlıyorsunuz. Filmin bazı replikleri o kadar iyi özetliyordu ki bu durumları; yer yer "abi bu hangi Marvel ya, en son strombraker thor a mjölnir yüzünden trip atıyordu" dedim. Gerçi Beef'in yazarlarından da aksini beklemezdim. Gerçekten filmin diyalogları düşündürücü ve nokta atışı. İnsan inkar da etsede her zaman yalnız olmadığını bilmek, ona değer veren birinin veya birilerinin olduğunu bilmek hazine gibi hissettirir. Sorunlarla tek başa çıkabilmek önemli ve özeldir ama arkadaşlar da iyidir.

"Burada ölmüyorsun. Burası acılarını artırıyor."

Florence Pugh, Yelena'ya iyi alıştı ve bu filmde de muhteşem bir performans sergiliyor. Gerçekten tekinsiz bir suikastçi olmayı başarırken duygusal hezeyanını da şahane veriyor.

Minimum CGI efekt ve gerçekten çekilen aksiyon sahneleri kendini olumlu manada hissettiriyor. Artık bir odanın içinde tüm filmi çekmektense binaların patlatıldığı, arabaların patlatıldığını, oyuncuların atlayıp zıpladığı, Florence Pugh'ın dünyanın en yüksek ikinci binasının tepesinden gerçekten kendisinin atladığı film görmek çok iyi.

Bu arada Sebastian Stan'in bi sahnesi var... Terminator 2 göndermeli sahne. KRAL BU KARİZMANIN ZEKATINI VERİYOR MUSUN SEN BEEEE

Gelelim Sentry mevzusuna.. Bu filmde Sentry çok az var. Ama Sentry olan Bob'u bol bol izliyoruz ve epey sevdiğimi söylemeliyim. Özellikle Jung'un gölge arketipini düşündüğümüzde Bob ve Thunderbolts ekibi gerçekten kafanızda daha iyi oturuyor. Jung'un gölge arketipinde karanlık olan gölgeniz her zaman peşinizden gelir. Sizi takip eder. Gölgenizin varlığını yok edemezsiniz. Onun varlığını kabul ederseniz gölgenizi yavaş yavaş fark etmemeye başlarsınız. Jung'un bu öğretisinde de benliğinizin karanlık tarafını kabul etmeniz gerekir. Void'in yani Boşluk'un insanlara ve şehirlere onları gölgelere dönüştürerek saldırması çok çarpıcı. Çünkü ölümden daha kötü bir şey varsa devamlı döngü içinde hapsolduğumuz travmalarımız, pişmanlıklarımız ve hatıralarımız.

Olaya bak arkadaş, Jung'un gölge arketipini konuştuğumuz bir Marvel filmi var elimizde.

Thunderbolts gerçekten iyi bir film. Puanımı gerçekten ilgi çekmesi ve Marvel'ın bu hamlesine destek vermek için ekstra yüksek veriyorum. Temennim genel olarak filmin beğeni kazanması ve iyi bir gişe görmesi. Öyle olursa Marvel'ın bu tarz alternatifleri artıracağını düşünüyorum.

“Tek istediğim şey senin mutluluğun.”

Gareth evans kral raid in ekmeğini yiyeyim demiş ama yemezler

Sinemada izledim. Listede bir efsanenin daha üstü çizildi.

Bu ne arkadaş ya… Bu nasıl bir ustalık ya. 
Ha bu arada restore edilmiş filmler arasında gördüklerim arasında en en en en iyi. Sanki bugün çekilmiş gibi temizlenmiş. Zaten Lucas devamlı restore ediyor da güzel taşımış buraya. Cam gibiydi, çok netti. Marmara Forum World Cinezone salon 3 ve salon 4 projeksiyonu muhteşem çok keskin çok net 20 senelik filmi cayır cayır izledik çook iyiydi tavsiye ederim mutlaka.

Ya benim yine yüreğim acıdı ya. Anneannemin Kanal D izlediği gibi sürekli “cık cık cık, off, Allah kahretmesin” dedim durdum 700. kez izlesem bile sinemada gerçekten başka bir büyüsü var. Gerçekten kaybetmekten korktuğun insanlara eziyet ediyorsun, gerçekten serbest bırakmak gerekiyor. Ahh be Anakin. Ahh be…

Çok kötüyüm yine, yazım kışa döndü. Yatacak yerin yok Lucas.

Bazen bir robert de nirodan daha iyisi iki robert de niro olamayabiliyormuş.

Barry levinson dedem, yakışmadı.

Sen yakınca ben de yaktım.
Baktım sana uzun uzun.
İçtik sigaraları, sen atınca ben de söndürdüm.
O gün de bıraktım sigarayı, bir daha ağzıma koymadım.
O sigaranın üzerine sigara içilmez diye.

İnsanı yeniden aşık olmaktan korkutan, geçmişe ait her şeyin geleceği nasıl mahvettiğini anlatan ve gerçekten seven tarafın, içine her şeyi gömüp fedakarlıklarıyla harcadığı hayatının acısını yaşatan; travmatik, tetikleyici, alabildiğine toksik ve sert bir aşk hikayesi.

Mel gibson’ı doktora götürün yalvarırım bu neydi böyle

Dipnot; film bitince sakın salondan çıkmayın. Çünkü film aslında bitmiyor. Coogler alay ediyor sizinle ve bitti sanırken film yeniden başlıyor.

Coogler; kendi kültürüne unutulmaz bir armağan bırakırken görsel ve duyusal anlatının nimetleriyle şov yapıyor. Bol kan, bol ateş ve bol günah. Oksimoronlarla sizinle oyunlar oynuyor. Filme dair bir şey bilmeden izliyorsanız şahane twistler diziyor.

Bunun dışında klasik mitlere, klasik folk factlere bağlı kalıyor. Birçok da göndermeyi kullanarak. From Dusk till Dawn’a öykünüyor, sarımsaklı test sahnesi The Thing’i hatırlatıyor. 

Ve ağzımı açık bırakan bir siyahi müzik tarihi dersi veren olağanüstü bir sahne ile kısa zamanda climaxe ulaşıyor. Ve tabi ki “Magic What We Do” parçası……. Ludwig Göransson’a şimdiden üçüncü Oscar’ını verin! Büyülendim soundtrack albümüne yatıp kalkıp dinliyorum. Bence Göransson’ın kariyerinin zirve işlerinden biri.

VE MICHAEL B JORDAN KARİZMASI NEDİR??? Yakışıklı zenci kontenjanını bu filmle beraber rakipsiz kıldı agam. Çok karizma bee!

İkinci kez izledim, daha da çok beğendim.
Kolumdan dolayı yazamıyorum detaylıca. Uzun uzun konuşmak isterdim ama tek elle yazmak çok zor oluyor. 

Sinemada, eğer imkanınız varsa IMAX izleyin derim.

Gişe Memuru ile sinemaya tatlı ve yalnız bir giriş yapan Tolga Karaçelik; kısa sürede lanetine dönüşen başyapıtı Sarmaşık ile hepimizin üzerinden geçti. Kelebekler ile de aile olmanın sancılarını ve naifliğini espirili bir dille bizlere sundu. Şimdi de Amerika'da, tamamı İngilizce olan ve üç şahane oyuncuyu buluşturan yeni filmi "Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Ya.." yoruldum işte görüyorsunuz başlıktan ismini.

Karaçelik her yeni filmiyle farklı bir tür deniyor ve bu çook hoşuma gidiyor. Kendisi ise kendi sinemasını "inanç" temelinde ele alıyor. Saykoterapi; pervasız bir yazarın yolunun kendisine hayran olan bir seri katil ile kesişmesi ile yaşananları anlatıyor.

Her şeyden önce bazı oyuncular o kadar leziz oynuyorlar ki ben izlemelere doyamıyorum. Steve Buscemi de kesinlikle ama kesinlikle bu isimlerden biri.

Affınıza sığınarak kolum rahatsız olduğu için bu incelemeyi uzun tutmayıp dümdüz düşüncelerimi belirticem.

Ben özellikle ilk yarıda filmin içine girmekte inanılmaz zorlandım. Yaklaşık bir 40 dakika falan "Tolga bey ya.. naptınız" dedim. Ama son 1 saat film o kadar leziz bir hal aldı ki çok eğlendim. Üstelik türün kodlarını olduğu gibi izlemesine rağmen bunu güzel şekilde verdiği için de giderek daha da keyifli bir hal alıyor. Birçok malzemenin yanlış anlamalar üzerine kurulması bayacak mı diye düşündüm ama Karaçelik onu da tam ayarında tutarak etin pembeliğini korumuş. Bence bu düşüncemde yalnız değilim. Çünkü salon da ilk yarıda çok bir reaksiyon vermezken son 1 saatte çok çok yüksek şekilde güldüler, eğlendiler, tepki verdiler. Ana karakter gibi insanlara yapı olarak biraz uyuz olan ve çok bağ kuramayan bir insanım ben bu arada o yüzden seni çok iyi anlayabiliyorum sevgili Suzie.

Aslında bu film hakkında konuşmak istiyorum epeyce. Ama tek elle yazmak zor oluyor. Tolga Karaçelik alnının akıyla çıkmış. Keyifli mi keyifli bir suç gerilim komedisi yapmış. Türün ilgilisi iseniz seveceksinizdir. Ama bu sanırım bir Türk yönetmenin de İngilizce dilde çektiği şimdiye kadar ki en iyi film olabilir ya...

İlk 1 saati benim için tatsız olan son 1 saati ise çoook keyifli geçen hatta döndürüp döndürüp tekrar izlemek istediğim güzel bir film.

Kolum iyileşsin inceleme yazıcam

???

Pehh…

Watched on Sunday April 13, 2025.

Taş gibi devam filmi. Sinemada izlediğim günün akşamı ayağım kırılmıştı o yüzden kötü anısı var ama gayet de iyi film.

Aynen star wars

Watched on Wednesday April 9, 2025.

Mr. Robot, İstanbul'da.
Ya bu Rami Malek neyine Oscar aldı, bu filmde oturdum bir kez daha bunu sorguladım.

Film de ehhti. Aktı gitti. Biraz şartelleri kapatınca keyifli oluyor. Düz yani. Sevdiğim çoğu yer var, göz devirdiğim yerler de var.

Kitabı okumadım ama filmin çooook fazla şeyi atladığı hissediliyor. Ana karakterimizin uçak sevgisini çok anlayamıyoruz, sonra Jon Bernthal bu filmde neden var?

Öyle kendi halinde keyifli akan meh bir film.

Gelmiş geçmiş en iyi Seven Samurai uyarlaması.

Önceki filmin çoğu sahnesini sadece bir kez izlememe rağmen net şekilde hatırlarken bu film tamamen ama TAMAMEN silinmiş beynimden. Üstelik koşa koşa sinemasına ilk günden gitmiştim. Iı ıhh. Tatsız. Gerçi ilk filmden de bi farkı yok sorsan ama aksiyona abanıp esprileri es geçmeleri falan… danny devito da bence iyi bir tercih değil.

Ya Jack Black… şu dünyada oynayamayacağın bi rol var mı be adam….

Sinema perdesinde izlemeyi nasip eden Yüce Rabbime sonsuz kere şükürler olsun.

Eğlendim baya ve ben Jason Mamoa ya çok gülüyorum ya

İyi hissetmek için yeniden izledim.

Sam Raimi sen çok değişik bir adamsın

Ben bu filme üzülüyorum ya. Ne kadar güzel, ne kadar zarif bir filmdi. DC gel de Superman karakteri nasıl yapılır gör. Düşkün melekler, aramızdaki hain, aileyi yeniden toparlamak ve yaradılış sorgusu… Marvel sana da yazık, gerçekten iyi yaptığın bir filmi ekstra harcadın.

AYRICA EVET BENCE DE IKARIS’ten ÇOK İYİ AVENGERS LİDERİ OLUR

Allah’ım aklıma mukayet ol

"Ergen olmanın dayanılmaz ağırlığı"

Bu inceleme yoğun miktarda sürprizbozan/spoiler içermektedir. Okumak isteyen kankalarım diziyi izledikten sonra okurlarsa daha sağlıklı olur. Ki zaten bu kadar uzun metni izlemeyeni bırak bakalım izleyen kaç kişi okuyacak sonuna kadar fdsgf. Gençliğimiz var.

Bu metni podcast olarak benden dinlemek isterseniz; Spotify’den dinle!

Ben küçükken büyüklerim bir şeyi anlamadıkları zaman "nasıl anlamıyorsunuz bakın şu şu, bu bu" diye hiddetlenirdim. Anlamak istemiyorlarmış gibi geliyordu, hiddetlenme sebebim buydu. Evet her jenerasyon alt ve üst katmanları ile uyumsuzluklar yaşayabilir ama bunu daha çok her iki jenerasyonun da yaşlanmayı kabul edememesi olarak yorumluyordum. Mevzu bambaşkaymış meğer. Bugün ben bile yeni çıkan müzikleri, yeni çıkan akımları, dizileri, o dizilerden meşhur olan insanları, grupları vesaire bilmiyorum. Yavaş yavaş kafam almamaya başladı, yaşım daha 28 üstelik. Sanırım insan, heybesine alabildiğini kadarını alıp kendisine güvenli bir alan oluşturarak köşesine çekiliyor ve pisti gençlere bırakıyor. Böyle bir girizgah yapma sebebim 12 yaşındaki kardeşimle konuşurken artık, bu dizinin ikinci bölümündeki baba-oğulun dyaloglarını birebir yaşıyor olmam.

Adolescence; kafayı tek plana takan yönetmen Philip Barantini'nin yeni mahsülü. Çok sevdiğim Boiling Point'in ardından Netflix için kolları sıvadı şimdi de. Her bölümü tek plan çekilen dizi; cinayetle suçlanan bir çocuğun, cinayet üzerine soruşturma yürüten polislerin, çocuğun arkadaşlarının ve ailesinin hikayesini anlatıyor. Peki tüm bunlar nereden çıktı?

Dizi de babayı oynayan Stephen Graham, yakın dönemde genç erkekler tarafından işlenen iki cinayetten çok etkileniyor. Hayatlarının baharından bile erken denebilecek dönemde daha "çocuk" diye adlandırılan çağlarında nasıl yoldan çıkabilir ve nasıl insan öldürebilirler, sindiremiyor. Sonrasında da genç yetişkinlik, ergenlik dönemlerinin çağımızda nasıl yaşandığını araştırmaya ve incelemeye başlıyor. Harry Potter and the Cursed Child oyununun yazarı Jack Thorne ile de bir araya gelip kafalarındaki fikirleri yazmaya karar veriyorlar. 

Gelgelelim diziyi izlerken de o tiyatro estetiğini bir yandan hissedebiliyorsunuz. Çünkü tiyatrodaki gibi hata yapma şansınız yok, bir tiyatro müsameresi gibi başlamalı ve bitirmelisiniz.

Babalar ve Oğullar
Şimdi konuşacağım şeyler büyük çoğunuzun midesini bulandırabilir. Ama psikoloji içerisinde yer alan bazı fenomenler var. Ve bu fenomenlerin bu olayların somutlaştırılması. O sebepten ne kadar mide bulandırıcı da olsa bu diziyi daha iyi anlayabilmek için konuşmalıyız. Tabi sadece diziyi değil, dahasını da anlayabilmek için.

Erkek çocuklar ile babalar arasında çoğunluk olarak daha keskin bir ilişki olur. Baba otoritedir, örnek alınması gereken kişidir. Onun gibi olmak gereklidir, onun takdirini kazanmak ona layık bir evlat olmak gereklidir. Erkek çocuğun özgüveninin yıkıldığı ve babasından her zaman aşağı olacağına kendisini inandırdığı bir travma vardır. Babanın cinsel uzvunu görmek. Henüz olgunlaşmamış bir erkek çocuk, babasının cinsel uzvunu görürse bu onda aşağılık bir travmaya sebep verir. Erkek çocuğu, kendisinin yanında çok daha büyük bir uzuv ile karşılaşınca özgüveni darmadağın olur ve hiçbir zaman babası gibi olamayacağına, ona asla kendisini ispatlayamayacağına kendisini inandırır. Çünkü penis kavramı, ilkel içgüdüler ve ilkel kültürlerde erkeklik kavramının en büyük sembolüdür. Bu travma üzerine de baba-oğul ilişkisi bir daha toparlanamamak üzerine paramparça olur. Hatta yakın dönemden Banshees of Inisherin'i hatırlarsanız Barry Keoghan'in karakterinin polis  babası her gece çıplak uyuyordu. 

Şimdi biz bu "uzuv" kavramını daha şekillendirelim. Erkeklikle özdeşleşen şeylere vuralım. Futbol, spor, kas gücü, sevgili olmak, şiddet, iyi araba kullanmak, motor becerilerin gelişkenliği, tamir etmek, full artı full sadece kadınlardan hoşlanmak ve onlar üzerine dominasyon kurmak vesaire vesaire...

Söylediğim ve anlattığım şeyler sizi iyice rahatsız etti mi? Yapmak istediğim şeyler bunlar. Çünkü ergenlik kaotik bir dönem. Belki de insanın en karanlık, en kışkırtıcı ve en kontrolü tamamiyle elinden kaybettiği dönem. Ergenlik döneminizi iyi hatırlayın. Cinsellik ve cinsiyet mukavemetinde şekillenen yaşam algımızı iyi hatırlayın. Çünkü buradan varacağım yerler var.

Adolescence'deki trajik vakalar minimum üç nesli kapsayan hatalar üzerine kurulu. Ve bu hatalar bir hastalık gibi babalardan erkek çocuklarına geçen hatalar. Dizinin üçüncü bölümü tüm bunların dışarıya irin gibi aktığı bir bölümdü. Babası için ne yaparsa yapsın yetersiz olacağını düşünen bir erkek evlat. Hiçbir zaman babası kadar iyi futboldan anlamayacak, onun her zaman yeterli bir erkek olamayacağına dair psikolojik şiddetine maruz kalacak.

Üçüncü bölümde psikologun "erkeklik, erkeksi, erkek" kavramlarını irdelemesi ile Jamie'nin aslında tıpkı babası gibi, hatta tıpkı dedesi gibi olduğunu bize gösteriyor. Her üç jenerasyon da yıkım önceliğinde. Çabuk şiddetleniyorlar ve otokontrollerini tamamiyle yitiriyorlar. Direkt yok etmeye endeksleniyorlar. Dede babayı dövüyor, dövüyor, dövüyor... Baba onun gibi bir adam olmayacağına yemin ediyor. Evet asla çocuklarına el kaldırmıyor ama Jamie'ye tamamiyle kendisini yetersiz hissettiriyor. Olaylara karşı verdiği tahammülsüz tepkiler ile kendi babasının kırıntıları ortaya çıkmış oluyor. Jamie'nin sürüklendiği ve sürüklediği nihai sondaki puzzle'ın bir parçası böylece tamamlanıyor. 


Ebeveynlik ve Koruyuculuk Yanılsaması
Anne baba olmak çok büyük bir sorumluluk. Doğru yaptığımızı sandığımız şeylerin nelere yol açabileceği, ne felaketlerin enkazı altında bizleri bırakabileceğini tahmin etmemiz mümkün değil. Evlatlarımızı koruduğumuzu zannetmemiz bizi içine hapseden bir yanılsama çünkü tam olarak tehditin ne olduğunu algılayamamak ve çağı takip edememek her şeyi mahvedebilir. Ailenin babası Eddie'nin "onu koruduğumuzu sanıyorduk, odasındaydı, kapısını kapatıyordu. İyi olduğunu düşünüyorduk" demesi o kadar fazla şeyi özetleyen bir etmenki. İnternet ile birlikte dünyadaki her şey şeffaflaştı, çizgiler inceldi. Anne babaların düştüğü yanlışlar; tamamen çocuğu internetten ayrı tutmak veya çocuğu tamamen serbest bırakmak. Niye? Çünkü zor geliyor galiba bilmiyorum. Bir anne baba olarak çocuğu denetlemek, onu yormadan onu sıkmadan ebeveynlik yapmak bazı insanlara zor geliyor. İnsan ilişkileri hassasiyetlerin, travmaların ve sevginin toplamıdır. Buna saygı da eklendiği zaman güzeldir. Ben mesela "ben evladımla arkadaş gibiyimdir" kavramını çok tasvip etmem. Roller iyi canlandırılmalıdır ama kimse kimsenin rolünü oynamamalıdır. Öyle ki bu başlığın özüne dönecek olursam her ne kadar çocukları dışarıdaki kötülüklerden koruduğumuzu düşünsek de yattığı yatağı, melek gibi rüyalar gördüğü yastığı bile bir suç mahaline dönüşebilir. Jamie; her şeyi internetten gördüklerini içselleştirerek yapıyor. Ona zorbalığın boyutu internet-sosyal medya üzerinden başkalaşıyor, 13 yaşında bir kız çocuğunun internet üzerinden çıplak resimleri yayınlanıyor. Minik evladınız instagram üzerinden mankenlerin fotoğraflarının altına onunla nasıl yatmak istediğini ve ne şekilde onunla seks yapmak istediğini açık açık yazıyor. Gelgelelim bunun doğruluğu veya yanlışlığı değil önemli olan. Önemli olan tek şey bunların az veya çok gerçek olması. O yüzden bir anne babanın evladıyla arkadaş gibi olduğuna kendini inandırma çabası kupkuru ve plastik bir romantizmden başka bir şey değil. Anne babalar; kabul edelim çocuklarının dertlerinden tam olarak anlamıyorlar. Bu da onların özel alanlarına saygısızlık yapma ihtimallerini çok artırıyor. Öyle ki; çocuğunuz akran zorbalığı görüyorsa bir anne baba olarak bununla nasıl başa çıkacağınızı bilmiyorsunuz. "Evladım, arkadaşlarınla iyi geçin" deyip geçiştiriyoruz. Veya direkt bazı bilinçsiz anne babalar okula gelip zorbalık yapan çocuğu tehdit etme gibi ürkütücü girişimlerde bulunuyor. Her şeyden önce çocuğunuzun bunu size itiraf etmesi zaten en zor aşama. O yüzden dersler, aile içindeki davranışları ve yemesi içmesi haricinde çocuğun bir derdi yokmuş gibi geliyor. Veyahut çocuğumuzun büyüdüğünü kabul etmek de çok zor. Onun yavaş yavaş cinselliğe ilgi duyması, bir kadının veya bir erkeğin ilgisini çekmesi... bu tarz konular çok doğal konular olsa da insan sanırım evladının büyümesini ve artık onun kendi başına bir birey olmasını kabullenmiyor. İşte bu yüzden özellikle her geçen sene ebeveyn olmak çok daha otokontrol isteyen bir şey. Bakın çocuğunuzu kontrol etmekten bahsetmiyorum; kendinizi kontrol etmekten bahsediyorum. Çünkü o sizin çocuğunuz ama kendisi siz değilsiniz, bambaşka bir birey. Bunu sindirdikten sonra inanıyorum ki çok daha sağlıklı bireyler yetiştirilebilecek. Çünkü koruyuculuk dediğimiz şey toksikleşmeye çok müsait bir şey. 

Incellik ve Akran Zorbalığı
"Incel" kavramı dünya çapında, özellikle Amerika ve Kanada gibi ülkelerde senelerdir toplum belleğinde yer etmiş olsa da Türkiye'de son 1 yılda yankı bulmaya başladı. Ama öncelikle tabiki bunun kökenini iyi bilmek gerekiyor. 

Sene 1997. İnsanlar kadın-erkek fark etmeksizin karşı cinsle çok istemelerine rağmen bir ilişki kuramıyorlardı. Kendisi de öyle hisseden bir kadın internette bir topluluk kurmaya karar verdi ve bu topluluğa "İstemsiz Bekarlar Projesi" ismini verdi. İngilizcesi ile "Involuntary Celibacy Project". Bugün kullandığımız "incel" kelimesi "Involuntary Celibacy" yani istemsiz bekar kelimesinin kısaltmasından oluşmakta. Bu olgu zaman içerisinde kadınların daha kolay partner bulabildiği düşüncesi ile erkeklerin daha yalnız kalmaya mahkum olduklarına kendilerini inandırmaları ile bir çeşit kümülatif kadın nefretine dönüştü. Dizide de bahsi geçen "kadınların yüzde sekseni erkeklerin yüzde yirmisini tercih ediyor" mottosu doğdu. Bu motto ve bu nefret aşırı yoğun biçimde kadınları hedef alsa da bu kadınların tercih ettikleri erkekler de hedef tahtasından hiç eksilmedi. Bu düşünce giderek her geçen sene internetin de insanları kimliksizleştirmesiyle korkutucu bir hal aldı. Kadınlar sadece seks için kullanılabilecek ve içerisine akıtılacak döllerle kişinin çocuğunu dünyaya getirmeye mahkum olmakla cezalandırılacak birer şeytani varlıktı. Kadınlar erkeklere sadece acı çektirmek için var olduklarından cezalandırılmalıydılar. Ve dünya tarihinin en ürkütücü ve tehliketi "kültür"lerinden biri böylece bir virüs gibi yaygınlaştı. Gelgelelim tarihler 2014'ü gösterdiğinde de incel kültüründen beslendiği öğrenilen 22 yaşındaki bir genç adam 6 kişiyi katletti. Bunun üzerine de incellik üzerine araştırmalar yoğunlaştı. Bizim ülkemizde de belleğimizde surları artık vahşetle özdeşleştirdiğimiz o korkunç katliam da incel vakası olarak BBC'nin arşivinde bile yer etti.

Dizinin ikinci bölümünde biz bu terimle ilk karşılaşmamızı yaşıyoruz. Dedektif ve oğlunun konuşmaları bize akran zorbalığı, incellik ve yeni ergen jenerasyonun kendileri arasında oluşturdukları yeni internet dilini gösteriyor. Dedektif babanın da zannettiği Matrix olgusuna tekrar değinirsek; Matrix'te kalmak istiyor ve simülasyona devam etmek istiyorsanız mavi hapı içersiniz. Gerçek dünyaya girmek istiyorsanız ve artık kozanızdan uyanmak istiyorsanız da kırmızı hapı içersiniz. Her ne kadar bu boomer bir referans olsa da bunu hatırlamak biraz daha red pill zihniyetini anlamamıza yardımcı olabilir.

Redpill zihniyeti; incel erkeklerin artık uyanışa geçmesi ile hayatı olduğu gibi kabul etmek yerine hayatın kontrolünü tamamen ellerine almaları şeklinde hülasa edilebilir. Örneğin şu YouTube'da karşınıza çıkan Lucifer Michaelson ismindeki o vatandaş klasik bir redpill "sözde" öncüsü. Ama esas bu konunun ikonu olan kişi Andrew TATE isimli korkunç varlık. Kadınlar erkeğe muhtaç bir hayvandır, spor yap, kusursuz bir vücuttan önüne engel koyacak hiçbir şey yok, yatırımını kendine yap, kadınları arzulama, arzulanan ol, tek gerçek sensin, en güçlü sensin, duygusal olamazsın, aşk sevgililik duygu durumu hiçbir şey gerçek değildir bunlar sadece zayıfların uydurmasıdır.

Özellikle redpill zihniyetinin etkilerini Jamie'den ziyade daha yoğun şekilde okul arkadaşı Fredo'da görüyorum. 

Şu bir gerçek; benim çocukluğumda eğer okul arkadaşlarınız tarafından bir zorbalığa uğruyorsanız eve geldiğinizde bir sonraki güne kadar bu zorbalık bitmiş oluyordu. Tabi liseye geçtiğim dönemde Facebook açıldı. Çağımızda ise çocuklar-gençler okuldan eve dönseler bile zorbalık internet üzerinden devam edebiliyor. Arkadaşları kendi aralarında bir aktivite yapacaklar mesela, grupta onu dışlayarak plan program yapıyorlar, fotoğraflarının altına yorum atıyorlar, isim vere vere kötüleyerek tacizde bulunuyorlar. Ergenliğin verdiği heyecanla birbirlerine bazı içerikler gönderdikleri zaman bu ifşalanabiliyor.  Önceden "dedikodu" olan şeyler şimdiler de somut birer kanıt olarak ilerliyor. Adolescence'te de Jamie'nin fotoğraflarının altına gelen "sen incelsın, sen eziksin, sonsuza kadar bakir kalacaksın" manasında ki emojiler ve genç kızın flört ettiği çocuk tarafından okula yayılan fotoğrafları ile bu zorbalığın insanı nerelere sürükleyebileceğinin boyutuna şahit oluyoruz. 

İkinci bölüm bu anlamda üçüncü bölümü çok besliyor çünkü ikinci bölümde Adam'ın söylediği şeylerin vücut bulmuş hali olarak Jamie'nin düşüncelerini ve psikologa davranışlarını görüyoruz. İşte bu dört bölümlük dizinin en güçlü yanlarından birisi de bu. Her bölüm birer puzzle gibi birbirini çok iyi tamamlıyor.

Jamie ne yazık ki yaptıklarından vicdan azabı duymuyor. O, yaptığı şeyin hak edilen bir davranış olduğunu düşünüyor. Jamie derslerinde de başarılı bir öğrenci esasında. Size garip bir tiplemeden bahsedicem şimdi. Ne alaka kanka demeyin siz bana kulak verin. Çünkü Stephen Graham ile Müge Anlı'yı aynı metinde buluşturacak tek insan benim dsfg. Müge Anlı'da bir Sinan vardı hatırlar mısınız? Kendisinden yaşça büyük savunmasız kadınları taciz edip, hatta öldürme girişimlerinde bulunup, onların ve ailelerinin bunu hak ettiğini düşünüyordu. Aynı zamanda bu şahısın garip bir hafızası vardı. Numaraları ama azımsanmayacak sayıdaki telefon numaralarını ve sahiplerini aklında tutuyordu. Sonra da askerdeyken de koordinatları birebir ezberlediği ortaya çıkmıştı. Ki o şahıs da tipik bir inceldi.

Jamie de psikologu şaşırttığını düşündükçe, onun kendisiyle konuşmaktan keyif aldığını düşündükçe özgüveni yerine geliyordu. Ama psikolog karşı atağa geçtiğinde Jamie'nin içindeki saldırgan benlik ortaya çıkıyordu. Öyle ki psikolog savunmasız gözüktüğü anda onu korkutarak bundan haz alıyordu. Ani öfke patlamaları ile psikologu aşağılıyor ve "bana emir veremezsin, bana ne yapmam gerektiğini söyleyemezsin" diyor. Tüm bunlar üç jenerasyonluk ata belleğinin redpill zihniyeti ile buluşmasıyla verilen tepkiler. 

Jamie ile ilgili aklım ister istemez benlik algısının karmaşıklaşmasına gidiyor. Babasından negatif geri dönüşlerle Jamie'nin benlik algısında doğan bir onaylanma güdüsü var. Kaldı ki yaşamamasına rağmen cinsel deneyimlere yakın yaşanmışlıkları olduğunu yalanını söylemesi. Çünkü Jamie bir erkek. Incel bir erkek. Kızlar tarafından arzulanmak ve onların onayını kazanmak istiyor. Aynı zamanda eşitsizliği kabullenmiş ve ezik olduğunu kabul etmeyi sosyolojik ilişkilerinde benimsemiş. Ki çirkin olduğunu düşündüğünü de psikologa itiraf ediyor. Her ne kadar redpill tarafının ağır basması ile bunu reddetse de okulda çıplak fotoğrafları yayılan Katie'ye gidip çıkma teklifi etmesinin altındaki sebep de bu. 

Adolescence sadece 4 bölüme çok fazla konuyu sığdıran bir iş. Açıkçası daha çok konuşmak istiyorum. Gerçekten böyle doyurucu bir inceleme ve analiz olsun istiyorum ama yalan konuşmicam gündemden dolayı kafam gerçekten dağınık. Belki yeniden uğrar ve güncellerim yazdıklarımı ne dersiniz?

13 aylık prova süreci, kamera açılarını belirlemek için oluşturulan oyuncu maketleri vesaire... Gerçekten çok güzel ve çok temiz iş. Elinize sağlık.

Bence serideki üçüncü film "Karabüyü" ile birlikte serinin en iyi filmi. Şöyle genç yönetmen de güzel bir nefes olmuş. Hâlâ Alper Mestçi showrunnerlığı hissedilse de bence yönetmen araya fırsat buldukça kendinden de bir şeyler serpiştirmiş ve güzel bir şey bu.

Ama görsel efektler ve filmin ses miksajı kötü bence. Özellikle ilk yarıda varlıkların dediği şeyler hiç anlaşılmıyordu.

Falcı Müzeyyen'i çok sevdim, seri onun üzerinden de devam edebilir Siccin serisi Orhan'a bağladığı gibi. Şaka maka bu seri de 7 film oldu hee.

Böyle bir dönemde çıkması talihsiz olmuş.
Filmi sevdim. (başroldeki kızımızın uyuzluğunu saymazsak)

YA BİR DE ALLAH AŞKINA ARTIK ŞU NAMAZINIZA ABDESTİNİZE DİKKAT EDİN YA NAMAZDAN TÖVBE ESTAĞFURULLAH DİYE ÇIKMAK NE DEMEK VEYA ABDESTTE NİYE PARMAK ARANIZI HİLALLEMİYORSUNUZ ABLACIM BUNLAR ÖNEMLİ DETAYLAR RİCA EDİYORUM ARTIK ŞU FİLMLERDE ABDESTMİŞ DUAYMIŞ NAMAZMIŞ TİLAVETMİŞ TADİLİ ERKANMIŞ DİKKAT EDİN BÖYLE ŞEYLERE ÇOK FENA RAHATSIZ EDİYOR BENİ

Şimdi bu film olmuş mu gerçekten? Daha çok taze Wicked izledik bir de. Hani bu filmi çektiniz montajladınız ve “tamam oldu” mu dediniz? Arthur ve Minimoylar’ın animasyonları bu filmin cüce efektlerinden nasıl daha iyi olabilir peki? Hele Gal Gadot’un şarkı ve dans sahneleri tam bir akıl hastalığı gibiydi. Yahu kare kare de orijinal filmi kopyalamak zorunda değilsin kurban olduğum Beauty and the Beast ne güzel ne temiz bir liveactiondı mesela. Yani orijinal filmden farklılıklarına okeyim ben. 

Ama avcıdaki cesarete bak direkt kalp yerine elma koyuyor ahahahah
Marc Webb de delirdi iyice. Rachel Zegler‘in üzülme mimikleri hele…. 

Iı ıhh, olmamış değil hiiiiç olmamış.

Biri şey yazmış “gal gadotun oyunculuğu israilden daha kötü” dnfmfmfjdhxhcjfnrkflflfjfkgl helal et hakkını gardaşım güldüm

Zaman geriye dönmemek üzere kapını çarpan umursamaz
Güvenim dört nala kaçan bir korkak, soğuk ısımı çalar
Donan yüzüm alevsiz yanar kulak rengim pancar
Adımı anar lakırdılar

Şu gündemde biraz nefes aldırdı, eğlendirdi keyiflendirdi.
Hiç beklentisiz öylesine açtım, zamanında Nobody de bu şekilde keyif vermişti. Onu izlerken hissettiklerimi hissettim.

Jack Quiad hep aynı rolü oynuyormuş gibi gelebilir. Ama seviyorum bu adamın şapşal kahramanlıklarını. 

Kafa dağıtmalık.

Türk sinemamızın remake filmlerinden biri daha. Büyük usta ve büyük deli Luis Buñuel'ün aynı adlı roman Belle de Jour'dan uyarladığı filmi Gündüz Güzeli'nin remake'i olan Kupa Kızı; çocukluk travmaları yetişkinliğinde cinsel hayatından çıkan genç bir kadının trajik öyküsünü anlatıyor.

Hali vakti yerinde olan hatta belki burjuva olarak görülebilecek bir kadın, kocasıyla cinsel hayatlarından memnun olmayınca (hangi cinsel hayat?) gidip bir genelevde çalışmaya başlıyor. Biz de seyirci olarak bunun mümkünlüğü içerisinde kayboluyoruz.

Luis Buñuel ustanın filmi olmasaydı bu film daha dikkat çekici olabilirdi benim için ama Gündüz Güzeli en sevdiğim Luis Buñuel filmlerinden birisi. Başar Sabuncu'nun bu filmini açıkçası gözümden kaçırmışım. Geçtiğimiz gün sevgili Mustafa Hakyemez ile akşam kahvesi içerken öğrendim. Ona da teşekkür ederim bu filmin gözümden kaçmasına izin vermediği için.

Sindirip inceleme yazıcam.

Canlı orkestra ile yeniden izledim. Akıl almaz etkileyicilikte bir gece yaşadık. Howard Shore’un besteleri bu dünyadan değil asla. Her şeyin mükemmelliği ile muhteşem şaheser.

Sinemada izlemeyi nasip eden yüce Rabbime hamdü senalar olsun

Allah kahretmesin neden tekrar izledim ki

Watched on Saturday March 8, 2025.

• I'm Thinking of Ending Things
• Beast
• Women Talking
• The Lost Daughter
• Men
• Wild Rose
• Chernobyl
• Romeo & Juliet
• War and Peace
• The Courier

...plus 2 more. View the full list on Letterboxd.

• The Mine
• Karanlıkta Uyananlar
• Black Fury
• Salt of the Earth
• On the Waterfront
• On Fertile Lands
• North Country
• I, Daniel Blake
• F.I.S.T.
• Two Days, One Night

...plus 2 more. View the full list on Letterboxd.

• Harry Potter and the Goblet of Fire
• The Chronicles of Narnia: The Lion, the Witch and the Wardrobe
• Batman Begins
• V for Vendetta
• Sin City
• Brokeback Mountain
• Star Wars: Episode III – Revenge of the Sith
• Mr. & Mrs. Smith
• Constantine
• The Descent

...plus 10 more. View the full list on Letterboxd.

• Leto
• Western
• The Kindergarten Teacher
• Long Day's Journey into Night
• Ash Is Purest White
• Beast
• Museo
• Neruda
• Madeline's Madeline
• Custody

...plus 2 more. View the full list on Letterboxd.

• All of Us Strangers
• The Fire Within
• Babyteeth
• An Elephant Sitting Still
• Ulysses' Gaze
• Vortex
• Grave of the Fireflies
• Caché

• Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2
• Victoria
• Irreversible
• 1917
• After Hours
• Collateral
• Panic Room
• Good Time
• Eyes Wide Shut

1. Poor Things
2. Killers of the Flower Moon
3. Spider-Man: Across the Spider-Verse
4. The Teachers' Lounge
5. Past Lives
6. The Promised Land
7. The Holdovers
8. Fallen Leaves
9. Afire
10. The Boy and the Heron

...plus 40 more. View the full list on Letterboxd.

• Top Gun: Maverick
• Spider-Man: Across the Spider-Verse
• Dune
• The Batman
• Godzilla vs. Kong
• Dungeons & Dragons: Honor Among Thieves
• Puss in Boots: The Last Wish
• Eternals
• Mission: Impossible – Dead Reckoning
• Free Guy

...plus 6 more. View the full list on Letterboxd.

• Reservoir Dogs
• Dog Day Afternoon
• Dogtooth
• Amores Perros
• Isle of Dogs
• Straw Dogs
• Stray Dog
• Dogville
• Dogs Don't Wear Pants
• The Power of the Dog

...plus 1 more. View the full list on Letterboxd.

• Portrait of a Lady on Fire
• The Worst Person in the World
• Memories of Murder
• Parasite
• Border
• I, Tonya
• Oldboy
• Infinity Pool
• Possessor
• Spencer

...plus 6 more. View the full list on Letterboxd.

• Huesera: The Bone Woman
• Run Rabbit Run
• Scream VI
• When Evil Lurks
• MaXXXine
• Infinity Pool
• Evil Dead Rise
• The Exorcist: Believer
• Boy Kills World
• Blood

...plus 2 more. View the full list on Letterboxd.

• All Quiet on the Western Front
• Avatar: The Way of Water
• The Banshees of Inisherin
• Elvis
• Everything Everywhere All at Once
• The Fabelmans
• TÁR
• Top Gun: Maverick
• Triangle of Sadness
• Women Talking

• God on Trial
• Failan
• The Fifth Season
• The Vanishing
• It's All Gone Pete Tong
• Submarine
• Before the Rain
• The Bone Man
• The Suicide Shop
• Croupier

...plus 4 more. View the full list on Letterboxd.

• Dune: Part Two
• John Wick: Chapter 4
• Oppenheimer
• Scream VI
• Guardians of the Galaxy Vol. 3
• Spider-Man: Across the Spider-Verse
• Asteroid City
• Mission: Impossible – Dead Reckoning
• Barbie
• Challengers

...plus 14 more. View the full list on Letterboxd.

1. Top Gun: Maverick
2. Vortex
3. The Banshees of Inisherin
4. Burning Days
5. Moonage Daydream
6. The Batman
7. Marcel the Shell with Shoes On
8. Love, Deutschmarks and Death
9. Avatar: The Way of Water
10. All Quiet on the Western Front

...plus 40 more. View the full list on Letterboxd.

1. The Empire Strikes Back
2. Star Wars: Episode III – Revenge of the Sith
3. Star Wars
4. Return of the Jedi
5. Star Wars: Episode I – The Phantom Menace
6. Star Wars: Episode II – Attack of the Clones
7. Star Wars: The Clone Wars
8. Rogue One: A Star Wars Story
9. Star Wars: The Force Awakens
10. Solo: A Star Wars Story

...plus 2 more. View the full list on Letterboxd.

• Men
• X
• Pearl
• Smile
• Barbarian
• Nope
• Firestarter
• Texas Chainsaw Massacre
• Hellraiser
• Speak No Evil

...plus 6 more. View the full list on Letterboxd.

• Love
• Double Lover
• Crash
• The Handmaiden
• Stranger by the Lake
• Nymphomaniac: Vol. I
• Nymphomaniac: Vol. II
• Blue Is the Warmest Color
• Betty Blue
• Eyes Wide Shut

...plus 6 more. View the full list on Letterboxd.

• Dune: Part Two
• Oppenheimer
• The Whale
• Killers of the Flower Moon
• John Wick: Chapter 4
• Spider-Man: Across the Spider-Verse
• Beau Is Afraid
• Asteroid City
• Deadpool & Wolverine
• Infinity Pool

...plus 6 more. View the full list on Letterboxd.

• The Hunt
• The Bothersome Man
• Miss Violence
• An Elephant Sitting Still
• Murder Me, Monster
• Inside
• Martyrs
• The Wild Boys
• Shame
• Ana, My Love

...plus 1 more. View the full list on Letterboxd.

• Amarcord
• Another Round
• The Parent Trap
• The Fisher King
• The Wind Rises
• Sideways
• Moonrise Kingdom
• Booksmart
• It Happened One Night
• 99 Francs

...plus 40 more. View the full list on Letterboxd.

Her yıldan her ülkeden farklı türlerde izlemeniz gereken filmler

• Lars and the Real Girl
• Her
• American Made
• My Left Foot: The Story of Christy Brown
• Reign Over Me
• Fargo
• A Man Called Ove
• Orphan
• Grave of the Fireflies
• The Game

...plus 128 more. View the full list on Letterboxd.

• Lovers of the Arctic Circle
• Flipped
• Phoenix
• Her
• Atonement
• Café de Flore
• The English Patient
• Time to Love

• Candy
• Rust and Bone
• Paris, Texas
• The Notebook
• Blue Valentine
• My Prostitute Love
• Call Me by Your Name
• Now Is Good
• A Moment to
• Portrait of a Lady on Fire

...plus 2 more. View the full list on Letterboxd.

Bu listede yer alan filmlerin hepsi psikolojik açıdan izleyenini etkilediği ve barındırdıkları şiddet, cinsellik gibi unsurlardan dolayı 18 yaş üzeri kimseler için uygundur. 18 yaşından büyük olsanız bile uyguladığı psikolojik şiddetten dolayı hassas bünyeler ve hassas psikolojiler için sakıncalıdır.

• Dancer in the Dark
• The Skin I Live In
• A Separation
• Capernaum
• Lilya 4-ever
• The Painted Bird
• Funny Games
• Caché
• Oldboy
• Head-On

...plus 1 more. View the full list on Letterboxd.

Bu listede yer alan filmlerin hepsi psikolojik açıdan izleyenini etkilediği ve barındırdıkları şiddet, cinsellik gibi unsurlardan dolayı 18 yaş üzeri kimseler için uygundur. 18 yaşından büyük olsanız bile uyguladığı psikolojik şiddetten dolayı hassas bünyeler ve hassas psikolojiler için sakıncalıdır.

• Oslo, August 31st
• Melancholia
• An American Crime
• We Need to Talk About Kevin
• Abducted in Plain Sight
• A Time for Drunken Horses
• Aftershock
• In the Mood for Love
• Amour
• Innocence

...plus 1 more. View the full list on Letterboxd.

Bu listede yer alan filmlerin hepsi psikolojik açıdan izleyenini etkilediği ve barındırdıkları şiddet, cinsellik gibi unsurlardan dolayı 18 yaş üzeri kimseler için uygundur. 18 yaşından büyük olsanız bile uyguladığı psikolojik şiddetten dolayı hassas bünyeler ve hassas psikolojiler için sakıncalıdır.

• The Tale
• Candy
• The Great Ecstasy of Robert Carmichael
• Dogville
• Antichrist
• Ms .45
• Turtles Can Fly
• Incendies
• Ulysses' Gaze
• Come and See

...plus 1 more. View the full list on Letterboxd.

Bu listede yer alan filmlerin hepsi psikolojik açıdan izleyenini etkilediği ve barındırdıkları şiddet, cinsellik gibi unsurlardan dolayı 18 yaş üzeri kimseler için uygundur. 18 yaşından büyük olsanız bile uyguladığı psikolojik şiddetten dolayı hassas bünyeler ve hassas psikolojiler için sakıncalıdır.

1. Raw
2. Cold Fish
3. Motherland Hotel
4. Ivy
5. Bad Boy Bubby
6. Dogtooth
7. mother!
8. Requiem for a Dream
9. Irreversible
10. A Clockwork Orange

...plus 1 more. View the full list on Letterboxd.

1. Harry Potter and the Chamber of Secrets
2. Wacky Class Welcome
3. Büyü
4. The Chaos Class in the Military
5. Fun with Dick and Jane
6. The Pink Panther
7. X-Men: The Last Stand
8. Pirates of the Caribbean: Dead Man's Chest
9. Scary Movie 4
10. Cars

...plus 419 more. View the full list on Letterboxd.

• Time to Love
• My Prostitute Love
• Ivy
• Aaahh Belinda
• Beyond the Hill
• Dry Summer
• Autumn
• Once Upon a Time in Anatolia
• The Bus
• Thou Gild'st the Even

...plus 71 more. View the full list on Letterboxd.

• Sucker Punch
• Jennifer's Body
• The Island of Dr. Moreau
• The Cat in the Hat
• Kolpaçino: Bomba
• Fifty Shades of Grey
• Scary Movie 3
• Keloglan Vs. The Dark Prince
• The Fast and the Furious: Tokyo Drift
• Sister Act

...plus 8 more. View the full list on Letterboxd.

• If Anything Happens I Love You
• Waves '98
• Nimic
• Canvas
• Dream Work
• WHAT DID JACK DO?
• LEGO MARVEL Super Heroes: Maximum Overload
• ARK
• Anima

• Eyes Wide Shut
• Portrait of a Lady on Fire
• Nocturnal Animals
• Roma
• Suspiria
• Phantom Thread

1. La Belle Époque
2. Another Round
3. Breakfast at Tiffany's
4. Klaus
5. Céline and Julie Go Boating
6. School of Rock
7. Little Miss Sunshine
8. In the Aisles
9. Singin' in the Rain
10. The Way Way Back

...plus 25 more. View the full list on Letterboxd.

• In the Mood for Love
• 2046
• Blue Valentine
• Cold War
• Time to Love
• Phoenix
• Paris, Texas
• Portrait of a Lady on Fire
• Carol
• A Hidden Life

...plus 7 more. View the full list on Letterboxd.

• Paris, Texas
• Her
• Repulsion
• Naked
• Diary of a Country Priest
• The Lives of Others
• Locke
• Moon
• Winter Light
• Three Colours: Blue

...plus 7 more. View the full list on Letterboxd.

• An Elephant Sitting Still
• A Ghost Story
• Motherland Hotel
• Inside Llewyn Davis
• Melancholia
• You Were Never Really Here
• Ida
• Oslo, August 31st
• Winter Light
• Anomalisa

...plus 6 more. View the full list on Letterboxd.

• Abducted in Plain Sight
• Gone Girl
• The Hunt
• System Crasher
• We Need to Talk About Kevin
• Funny Games
• Funny Games
• An American Crime
• Dogville
• mother!

...plus 8 more. View the full list on Letterboxd.

• The Florida Project
• Western
• A Prayer Before Dawn
• The Wild Boys
• Long Day's Journey into Night
• The Heiresses
• In the Aisles
• Guilty
• The Bus
• The Lure

...plus 12 more. View the full list on Letterboxd.

• Manchester by the Sea
• Incendies
• A Separation
• Portrait of a Lady on Fire
• In the Mood for Love
• (500) Days of Summer
• My Prostitute Love
• Head-On
• Turtles Can Fly
• Grave of the Fireflies

...plus 26 more. View the full list on Letterboxd.

• 2001: A Space Odyssey
• Mulholland Drive
• Persona
• Nocturnal Animals
• Mirror
• Eyes Wide Shut
• Salò, or the 120 Days of Sodom
• Shame
• Time to Love
• Suspiria

...plus 40 more. View the full list on Letterboxd.