"bir oğlum olsaydı ona veda ederken ne söylerdim? sadece bu sabahı anlatırdım sanırım, bu yeterli olurdu. zaten kimse kimseye öğüt veremez. onunla fanilik hakkında konuşurdum. hayatın, eğlenceli varyasyonlardan başka bir şey olmadığını anlatırdım. ardında çok yüce bir anlam aramamak gerektiğini. planlanmış bir amaç veya üstün bir hedef, ardında hiçbir şey yok. çünkü ışık nasıl üstümüzden kayıp gidiyorsa, hayat da içimizden akıp gidiyor. peki oğluma ne söylerdim? bu sonsuz döngüyü takdir etmeyi öğrenmesi gerektiğini ve bir zamanlar benim yaptığım gibi direnmemesi gerektiğini. işte o zaman tanrının istediği gibi bir varlık olur. kolayca yaşayan ve kolayca göçüp giden."
